ENFLASYON DÜZELTMESİNİN DAYANAĞI
Dr. Yusuf İleri
Haliç Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Enflasyon bir
sonuç. Enflasyon bir sonuç olarak ortaya çıkınca, her sonuç gibi birtakım yeni
olgulara sebebiyet veriyor. Bunlardan biri de mali tablolardaki "bilgi
bozulması"dır. Yani tarihi rakamlarla düzenlenen mali tabloların, enflasyonist
ortamlarda mukayese edebilirlik kabiliyetinin olmamasıdır. Çünkü muhasebenin
temel kavramları arasında sayılan "dönemsellik kavramına" göre, işletmenin
sürekliliği kavramı uyarınca sınırsız kabul edilen ömrünün, belli dönemlere
bölünmesi ve her dönemin faaliyet sonuçlarının diğer dönemlerden bağımsız olarak
saptanması gerekmektedir. Gelir ve giderlerin tahakkuk esasına göre
muhasebeleştirilmesi, hasılat, gelir ve kârların aynı döneme ait maliyet, gider
ve zararla karşılaştırılması bu kavramın gereğidir. İşte "enflasyon düzeltmesi"
adı altında yapılan düzenlemelerde amaç, farklı tarihlerde ve enflasyonist
ortamlarda hazırlanan mali tablolarda enflasyon küpüğü ve farkını görmek yani
doğru bir "fotoğraf" çekmektir.
Enflasyon düzeltmesi,
dayanağını uluslararası muhasebe standartlarından alır. Günümüzde sınırlar
arasında hareket eden trilyonlarca dolarlık bir uluslararası sermaye ve bu
sermayeye bağlı uluslararası kurumlar var. Dünya ölçeğinde etkili bu sermaye
örneğin; ticari bankaların, sermaye piyasasının, standart muhasebe
sistemlerinin, serbest denetim şirketlerinin vb. bulunmadığı piyasalara girmek
istemiyor. Adam Smith'ten beri "görünmeyen el" sayesinde kendi kendine işlediği
söylenen serbest piyasanın ancak gerekli kurumları varsa bunu
gerçekleştirebildiği, görünmeyen eli bu kurumların işlettiği anlaşılıyor. Bu
bağlamda uluslararası muhasebe standartlarının amacı, uluslararası sermayenin
akışkanlığını sağlamaktadır. Bir "işlem maliyeti" getiren bu kurumlar, böylece
görünmeyen elin işleyişini sağlıyor. Nitekim "sofistik" piyasa kurumları (piyasa
araştırma şirketleri gibi) bir yana doğru dürüst perakende-toptan ticaret
zinciri ya da ticari bankaları bile bulunmayan eski SSCB cumhuriyetlerinde; 1989
yılı sonrasındaki "kamu sektörünün" tasfiyesi süreci, yerel ve ulusal bir kısım
sermaye gruplarının ortaya çıkması şeklinde gerçekleşti. İlginçtir, ülkemizde
muhasebe mesleği 1989 yılında yasal statüye kavuştu. Tekdüzen hesap planı 1992
tarihinde kabul edildi. İşte uluslararası sermaye, herhangi bu ülkede hissedar,
iştirak ve bağlı ortaklık halinde olduğu bir şirketin mali tablolarını anlamak
için uluslararası muhasebe standartlarına ihtiyaç duyar. Bu husus uluslararası
sermayenin bir başka ülkede satın alacağı bir özel şirket ya da özelleştirme
kapsamındaki bir iktisadi kamu teşebbüsü için de gerekli olmaktadır. Aynı
şekilde sınır ötesi verilecek krediler, yapılacak her türlü ticaret, iş
bağlantıları ve yatırımlar hakkında da doğru kararlar verebilmek için anlaşılır
ve karşılaştırabilir raporlara ihtiyaç duyarlar. Yani "finansal serbestleşmeden"
faydalanarak çeşitli ülkelere ve borsalara yönelen trilyonlarca dolarlık fonlar,
anladıkları ve yorumlayabildikleri türden mali tabloları görmek istiyorlar.
Burada 29 nolu Uluslararası Muhasebe Standardı'nın amacı; yüksek enflasyon
nedeniyle gerçek durumu yansıtmaktan uzaklaşmış, dolayısıyla farklı zamanlarda
hatta aynı muhasebe döneminde karşılaştırılması yanıltıcı sonuçlar veren mali
tabloları düzeltmeye giderek raporlanır hale getirmektir. Yoksa bu standartta,
mali tabloların enflasyonun etkisinden arındırılması suretiyle vergileme
üzerindeki enflasyondan kaynaklanan olumsuzlukları gidermek değildir. Ancak
ülkemizdeki boyutu uluslararası muhasebe standartlarında öngörülenleri aşarak
düzeltilen mali tabloların vergilemeye de esas alınması yönünde
gerçekleştirilmiştir.
Geri kazanabilirlik
Enflasyon düzelmesinin ülkemizdeki altyapısı 1996 yılında yayınlanmış olan 2 nolu Türkiye
Muhasebe Standardı ile başladı. Bu standart 29 nolu Uluslararası Muhasebe
Standardı'nın aynısıdır. Sermaye Piyasası Kurulu, çıkardığı çeşitli tebliğlerde,
enflasyon muhasebesini kendine tabi şirketlerde uygulamıştır. Buradaki kavram
ise geri kazanabilirliktir. BDDK yine kendi standartlarını oluşturmuştur. Bu
kurullara tabi kurumların öncelikli olarak ilgi çekmesi doğaldır. Yalnız
bunların hepsi, sadece mali tabloların gerçek durumu aksettirmesini sağlayan;
yani enflasyonun etkilerini gideren düzenlemelerdir; vergilemeye hiçbir etkisi
yoktur. Esasen ülkemizde ticari ya da vergi bilançosunu düzenledikten sonra
enflasyonu dikkate alarak mali tablo düzenlemeye engel hiçbir hüküm yoktur.
Nitekim 5024 sayılı yasadan evvel birçok firma tarafından bu tür tablolar
düzenlemiştir. Ülkemizde enflasyon muhasebesi olarak bilinen Vergi Usul
Kanunu'nda değişiklik yapan 5024 sayılı kanun, a) Mali tabloların enflasyonun
etkisinden arındırılması, b) Bu arındırılmadan hareketle vergileme üzerindeki
enflasyondan kaynaklanan olumsuzlukları gidermeyi amaçlamaktadır. Ancak bu
düzenlemelerden evvel çeşitli vergi yasalarında hem işletmelerin enflasyondan
doğan fiktif kârlarını enflasyon köpüğünü alarak vergilendiren hem de devlet
gelirlerinin enflasyon nedeniyle aşınan gelirlerini telafi eden düzenlemeler yer
almıştı. İktisadi kıymet yenileme fonu, azalan bakiyeler usulüyle amortisman,
alacak ve borç senetlerinin reeskontu, yeniden değerleme, lifo/son giren ilk
çıkar, maliyet artış fonu, yatırım indiriminden endeksleme gibi müesseseler
mükelleflerin sağladığı kazançları enflasyondan arındırmaya yönelik uygulamalara
örnek olarak gösterilebilir. Ayrıca bazı muafiyet, istisna ve indirimlerin her
yıl yeniden değerleme oranında artışını sağlayarak vergi matrahının
hesaplanmasından dikkate alınmasına imkân sağlayan hükümler ise, mükelleflerin
enflasyondan korunmasını amaçlamaktadır. Burada enflasyona karşı korunmayan bir
kesim varsa o da birey, yani vatandaştır. Çünkü birey herhangi bir ürünü satın
alırken enflasyon farkını ve enflasyon üzerindeki vergileri katarak bu ürünleri
satın alıyor. Ne var ki, enflasyon düzeltmesine ilişkin hükümler, mahiyeti
itibariyle bireyin üstlendiği bu yükleri kapsamıyor.
Bize göre bu hükümlerdeki noksanlıklar bu kadar radikal olmayan bazı
düzenlemeler yapılmak suretiyle yeterli hale getirilebilirdi. Ne var ki bu
ülkede sürekli olarak mali tabloların vergi için, Maliye Bakanlığı için
düzenlenmeyeceği ifade edildi. Bu ve benzeri ifadelerle sürekli olarak
Uluslararası Muhasebe Standartları kutsileştirildi. Ulusüstü bir irade bilinçli
ya da bilinçsiz ulusal bir iradeye tercih edildi.
Kaynak: Dünya Gazetesi

>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.
>> YILIN KAMPANYASI: Muhasebecilere Özel Web Sitesi 1.249 TL + KDV Ayrıntılar için tıklayın.