ÇİFTE
VERGİLENDİRMENİN ÖNLENMESİ ANLAŞMALARI
VE TÜRKİYE UYGULAMASI
Şerafettin KALAYCIOĞLU
Gelirler Genel Müdürlüğü
Sereff11@yahoo.com
Aynı matrah
üzerinden aynı dönem içinde ve aynı nitelikli mükerrer vergi alınmasıdır. Bu
şekilde iki defa vergi almak vergi adaletini ve eşitliğini bozmakta
ve modern vergileme ilkelerine de ters düşmektedir.
Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları ile gelirin, ikamet veya
kaynak ülkelerden yalnızca birinde vergilendirilmesi veya vergilendirme
hakkının her iki ülke arasında bölüşülmesi konularında düzenlemeler
yapılmakta ve bu yolla gelirin her iki ülkede birden
vergilendirmesi engellenmektedir.
Çifte vergilendirmeyi önleme yöntemleri
nelerdir?
Vergi anlaşmalarında, çifte vergilendirmeyi
önlemek üzere taraf devletlerin alacağı tedbir mahiyetindeki düzenlemelerde
başlıca iki yöntem kullanılmaktadır. Bunlar istisna yöntemi (exemption
method) ile keredi yöntemidir. (credit method) Kredi yönteminin vergi
anlaşmalarında uygulanan şekil, diğer ülkelerde ödenen verginin mahsubunu
öngördüğü için, pek çok çalışmada bu yöntem, “Mahsup Yöntemi” olarak
anılmıştır.
1.İstisna Yöntemi:
a)
Tek taraflı Önleme Yöntemi Olarak İstisna:
Bu yöntemde, ikamet edilen devlet mukimleri
diğer devletlerde elde edilen belli bir gelir unsurunu, o gelirin
elde edildiği devlet lehine vergilendirmekten vazgeçmektedir. Bir başka
deyişle, dış ülkelerde yatırım yapan müteşebbislerin elde ettikleri gelir,
ikamet edilen devlet tarafından istisnaya tabi tutulmaktadır.
Bu tür istisna, bütün gelir unsurları için değil ,
sadece yabancı işyerlerinin sınai ve ticari kazançlarına, dış ülkelerde bulunan
gayrimenkul gelirlerine, yerli şirketlerin dış ülkelerden elde ettiği
temettülere uygulanır.
Daha çok, vergi anlaşması bulunmayan hallerde devletlerin
iç hukuki düzenlemelerinde kullanılan bu yöntemin geniş ve tam anlamıyla
uygulanması, devletler arasında imzalanmış iki taraflı vergi
anlaşmalarında görülmektedir. Her iki durumda da, bu yöntemin uygulanması
yabancı kaynaklı yatırımcı için kaynak ülkede vergi eşitliği ve rekabet olanağı
sağlamaktadır.
b) İki Tarafllı Önleme Yöntemi Olarak İstisna:
İstisna yöntemi iki taraflı vergi anlaşmalarında
kullanıldığında, anlaşmaya taraf olan ülkelerden birisi bazı gelir
unsurlarının vergilenmesine istisna gerektirmek suretiyle, o gelir unsuru
açısından vergileme hakkından vazgeçmektedir.
Örneğimizde, İtalya’da güney kısımlarının ekonomik kalkınmsını teşvik etmek
amacıyla ticari falliyette bulunan mükelleflere normal vergi oranı ( % 36
) yerine % 0 oranında vergi oranı uygulandığını varsayalım.
Türkiyede yerleşik bir kurumun İtalya’da bir işyeri vasitasiyla bu bölgede
ticari faaliyette bulunmasi durumunda, Anlaşmanin 5 inci maddasi
çerçevesinde Italya’da bir işyeri oluşmakta ve bu şekilde elde edilen
kazançlarin vergilendirilmesi de Anlaşmanin 7 inci maddesinin 1 inci fikrasi
çerçevesinde yine Italya’da yapılacaktır. Bu durumda :
Türkiye’de elde edilen
gelir
:
50
gelir içindeki payı
: % 33
Türkiye’de beyan elde edilen
kazanç
: 150
Ödenecek vergi ( % 30
kurumlar vergisi
)
: 45
elde edilen kazanca isabet eden
kısmı
: 30.5
( 45 x % 67 )
Türkiye’de mahsup sonrası
ödenecek
vergi
: 14.85
( 45- 30.15 )
Görüleceği üzere, İtalya’da
teşvik tedbirleri nedeniyle Türkiye’de mukim bir firmaca % 0 oranında
vergi ödendiği halde, bu anlaşmada ticari kazançları da kapsayan “ vergi
tasarruf ettiren mahsup” sisteminin yer alması nedeniyle vergi ödenmiş gibi
Türkiye’de mahsup işlemine tabi tutulmaktadir. Böylece, Italyan vergi
idaresince güney bölgesindeki yatirimlari teşvik etmek amaciyla düşük oranda
alinan vergi tutarindan Türk Hazinesi degil bu bölgede yatirim
yapan Türk firmasi yararlanmiş olmaktadir.
Yukaridaki tabloda yer alan
istisna yönteminin uygulanmasi ile ilgili bir örnegi de Hollanda Anlaşmasiyla
ilgili verebiliriz.
Türkiye’de yerleşik bir kurumun
Hollanda’da bir işyeri vasitasiyla ticari faaliyette bulundugunu varsayalim. Bu
durumda :
Hollanda’da ödenen
vergi
: 35
Türkiye’de elde edilen ticari
kazanç
: 100
Türkiye’de beyan edilecek toplam
kazanç
: 100
Türkiye’de ödenecek kurumlar
vergisi ( % 30 )
: 30
Vergi sonrası
kar
: 70
Hollanda Anlaşmasında ticari
kazançlar yönünden istisna yöntemi öngörüldüğünden, yurt dışı ticari kazançlar
Türkiye’de beyan edilecek toplam kazançlar matarhına dahil
edilmemektedir. Ancak, söz konusu gelirler gerçek kişilerce elde edilmiş
olsaydı bu defa gelir vergisinin artan oranlı bir tarife olması nedeniyle vergi
matrahına yurt dışı ticari kazançlarda yalnızca artan oranlı verginin
uygulanması amacıyla dahil
edilebilecektir.
Bu yöntem, bazı durumlarda tam uygulanmakta, kaynak
devletinde vergilendirilebilen gelir unsurları ikametgah devletinde hiç hesaba
katılmamaktadır. Bazı durumlarda da, sözkonusu gelir ikamet devletinde
vergiden istisna edilmiş olmakla birlikte, o gelir mükellefin matrahının
hesaplanmasında dikkate alınmakta ve böylece, istisna tutarını aşan gelir
kısmı daha yüksek oranda (artan oranların uygulanması halinde)
vergilendirilmiş olmaktadır.
İstisna yönteminin uygulanmasının başlıca iki
yararı bulunmaktadır. Bunlarda ilki, vergi dairesi ve vergi
yükümlüsüne getirdiği uygulama kolaylığıdır. Vergi yükümlüsü bu yöntemle
ödenecek vergi nedeniyle sadece bir Devletle muhatap olmaktadır. Vergi idaresi
ise, istisna tutarının tesbiti dışında herhangi bir araştırma yükü
taşımamaktadır.
Bu yöntemin ikinci ve en önemli yararı ise, kaynak devlette sağlanan
vergi teşviklerinin etkilerinin ortadan kaldırmaması ve yabancı kaynaklı
yatırımcı için kaynak ülkede vergi eşitliği ve rekabet olanağı
sağlamasıdır.
İstisna yöntemi yukarıda belirtilen yararların yanı
sıra, bazı sakıncaları da bünyesinde taşımaktadır. Bunlardan ilki, yurt
dışı kazançların matraha dahil edilmemesi halinde
kendini göstermekte, ikametgah ülkesinde mali güce göre vergi alma
prensibinden, yabancı ülkelerden gelir elde edenler lehine uzaklaşmış
olmaktadır.
İkinci sakıncası, yatırımları daha düşük vergi oranlarının
uygulandığı devlete doğru yönlendirmesidir. Bu durum, bir anlamda sermaye, kişi
ve hizmetlerin serbest dolaşımına da sekte vurmaktadır.
2.Kredi Yöntemi:
Tek Taraflı Önleme Yolu Olarak Kredi Yöntemi:
Bu yöntem istisna yöntemine göre daha fazla rağbet
görmektedir. Devletler bu yöntem sayesinde, varlıkların vergi oranı düşük
ülkelere gidişini denetleyebilmekte ve vergilendirme yetkisini olabildiğince
geneşletebilmektedirler.
Kredi yönteminde, yatırımcının ikamet ettiği ülke, bazı kanuni
limitler içinde, sanki vergiyi kendisi almış gibi yabancı ülkede ödenen
verginin mahsubuna imkan vermektedir. İstisna yönteminde, konu vergi matrahı
iken, mahsup yönteminde verginin kendisidir.
Devletler, kendi vergi hukuk sisteminde kredi yöntemini başlıca iki şekilde
uygulanmaktadır.
aa) Dış Ülkede Ödenen Verginin Matrahtan Tenzili:
Matrahtan tenzil usulü ile dış ülkelerde ödenen vergi,
bildirilen matrahtan gider olarak düşülebilmektedir. Böylesine bir usulün çifte
vergilendirmeyi önlemeye yetmeyeceği açıktır. Ancak kısmen giderir. Devletler
karşılıklı anlaşma yoluna gitmedikleri takdirde, sermaye akışında yavaşlama
görülecektir.
ab) Dış Ülkelerde Ödenen Verginin Mahsubu Usulü:
Yabancı ülkelerde ödenen verginin matrahtan indirilmesinin
çifte vergiendirmeyi önlemeye yetmeyeceğinin anlaşılması üzere vergi
sisteminde değişiklikler yapılarak, dış ülkelerde ödenen vergilerin ülke içinde
hesaplanacak vergiden mahsubu usulü getirilmiştir.
Bu usulün temel özelliği yatırımcının kendi ülkesinin,
yabancı vergiyi bazı kanuni limitler içinde, kendisine ödenmiş gibi
düşünmesidir. Dış ülkede vergi oranının, içerdeki orandan
daha düşük olması halinde, iç verginin dış vergiyi aşan kısmı
yatırımcının kendi ülkesine ödenecektir. Dış vergi iç vergiden daha yüksekse,
yatırımcı kendi ülkesine vergi ödemez. Fiili vergi yükü iç veya dış vergilerden
en yüksek olanı tarafından tayin edilir.
Örnek: Türkiye’de yerleşik ve gelir vergisine tabi A
teşebbüsünün A.B.D.’deki ticari faaliyetleri dolayısıyla 100.- birim,
Türkiye’de ise ticari faaliyetleri dolayısıyla 50.- birim olmak üzere toplam
150.- birim kazanç elde ettiğinde, A.B.D.’de 100 birimlik kazanç üzerinden
ödemiş oldugu 36 birimlik verginin Türkiye’de mahsubunun aşagidaki şekilde
yapilmasi gerekmektedir.
A.B.D.’de elde edilen gelir
tutarı
: 100
A.B.D.’den elde edilen gelirin
toplam gelir içindeki
payı
:
% 67
Türkiye’de elde edilen gelirin
toplam gelir içindeki
payı
:
% 33
(150 x % 20 varsayılan vergi oranı
)
Türkiye’deki gelir vergisinin
A.B.D.’de
elde edilen kazanca isabet eden
kısmı
: 20.1
(30 x %67 )
(30 - 20.1 )
Yukarıdaki hesaplardan da görüleceği üzere, A.B.D’de elde edilen gelir
dolayısıyla bu devlette ödenen vergi tutarı 36 birim olduğu halde bu verginin
ancak 20.1 birim kadarı Türkiye’de toplam kazançlar üzerinden ödenecek
vergilerden mahsup edilmekte; A.B.D’de ödenmiş olan 36 birimlik verginin
tamami mahsup işlemine konu olmamaktadir.
a) Iki
Tarafli Kaldirma Yöntemi Olarak Vergi Kredisi (Vergi Mahsubu):
Kredi yöntemi eger ikili vergi anlaşmalarinda
kullanilirsa, anlaşmaya taraf olan ülkelerden her biri kendi vergisini
uygulamakta; ancak ikamet ülkesi, kaynak ülkede ödenmiş olan vergiyi, kendi
ülkesinde ödenecek vergiden indirmeyi kabul etmektedir.
Vergi anlaşmalarinda kullanilan bu yöntem, vergi yükümlüsünün kişisel durumlarini
gözönünde tutarak, ödeme gücüne göre vergilendirme ilkesine uyum
göstermektedir. Ayrica, yurtdişi faaliyeti bulunan girişimcilerle, yurt içi
faaliyeti bulunan girişimciler arasinda vergileme eşitligi sagladigi için,
yatirimcilarin vergi orani düşük olan ülkelere dogru kaymasi da önlenmiş
olmaktadir.
Mahsup yöntemi (kredi yöntemi), vergi idaresi ile vergi yükümlüsü açisindan
uygulanmasi zahmetli bir tercihtir. Zira, vergi yükümlüsü, yurtdişi
faaliyetleri ile her iki devletin vergi idaresiyle muhatap olmakta; vergi
idaresi de, yabanci ülkede uygulanan vergileri, vergi oranlarini ve
ödenen vergileri araştirmak; buldugu bu rakamlara göre yeni matrah ve vergi
hesaplamak zorunda kalmaktadir.
Bu yöntem, kaynak devlette girişimcilere taninan vergi teşviklerinin de etkisiz
kalmasina neden olmaktadir. Düşük vergi orani uygulayan devletin almadigi
vergi, diger devlet tarafindan tahsil edilebilmekte; bu nedenle vergi
geliri kaynak devletinin hazinesinden, ikametgah devletin hazinesine aktarilmiş
olmaktadir.
Yukarida bahsedilen yöntemleri kisaca özetlemek
gerekirse; istisna yönteminde, mukim olunan Devlet, Kaynak Devlette
(gelirin elde edildigi ) elde edilen geliri vergiden istisna etmektedir. Bir
başka
ifadeyle,
ikamet edilen ülke gelirin dogdugu ülke lehine vergilendirme hakkindan
vazgeçmektedir.
Mahsup yönteminde ise, mukim olunan Devlet kaynak devlette ödenen vergiyi kendi
vergisinden mahsup etmektedir. Bir başka ifadeyle her iki Devlette
de elde edilen gelirler, kişinin mukim
oldugu Devlette toplanarak vergisi
hesaplanmaktadir. Hesaplanan bu vergiden, kaynak Devlette elde edilen
gelire isabet eden ve ödenmiş olan vergi mahsup edilmektedir.
Ancak, bu şekilde uygulanacak mahsupta kaynak Devlette elde edilen gelire
isabet eden vergi tutari aşilamamaktadir.
Türkiye’nin akdettiği Anlaşmalar incelendiğinde, gelişmiş ülkelerle
yapılan anlaşmalarda yabancı sermayeyi ülkemize çekebilmek için daha çok
istisna yöntemine; gelişmekte olan ülkelerle yapılan Anlaşmalarda ise
bazen mahsup bazen de hem mahsup (temettü, faiz, royalty ve
menkul kıymet değer artış kazançları için) hem de istisna yöntemine yer
verildiği görülmektedir.
Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarında görüşme usulü
ve anlaşmaların yürürlüğe girişi nasıldır?
Ülkemizin diğer ülkelerle
imzaladığı anlaşmalar onaylanmaları için gerekli anayasal
prosedürün tamamlanmasını müteakip yürürlüğe girmektedir.
Görüşmeler, tarafların anlaşma teklifleri ve anlaşma kapsamına almak
istedikleri vergilere ilişkin açıklayıcı dökümanların karşılıklı olarak
gönderilmesine müteakip taraflarca belirlenen bir tarihte yapılmaktadır.
Anlaşmalar, genellikle iki tur bazen de ikiden fazla turlar sonunda görüş
birliği sağlanması halinde parafe edilmektedir. Anlaşmalar, parafe edildikten
sonra yapılan revizyon çalışmaları sonucu tarafların yetkili makamlarınca
imzalanmaktadır.
İmza işlemi biten anlaşmalar,
gerekçesi ile birlikte onaylanması uygun bulunmak üzere
TBMM’ne sunulmakta, TBMM’nin ilgili
komisyonlarında (Dış İşleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu)
görüşüldükten sonra, Genel Kurul tarafından anlaşmanın onaylanması
için Bakanlar Kurulunca yetki veren bir kanun kabul edilmekte
ve bilahare bu kanunun verildiği yetkiye dayanarak çıkartılan karar ile,
Bakanlar Kurulunca anlaşma onaylanmaktadır.
Onaya ilişkin Bakanlar Kurulu
kararı ekinde anlaşma olmak üzere Resmi Gazete’de yayımlanmaktadır. Yayımlanmaya
müteakip, ülkemiz için anlaşmanın yürürlüğe girmesine ilişkin
anayasal prosedür tamamlanmış olmaktadır.
Anlaşmaya taraf diğer ülkenin
de anlaşmanın yürürlüğe girmesi için gerekli prosedürü tamamlanmasına müteakip,
anlaşmanın “Yürürlüğe Giriş” maddesi gereğince taraflar birbirlerini bu
durumdan haberdar etmekte ve son bildirimin yapıldığı tarihte anlaşma
yürürlüğe girmektedir. Bütün bu işlemler tamamlandıktan sonra,
anlaşma hükümlerinin ne zamandan itibaren uygulanacağı anlaşmanın
“Yürürlüğe Giriş” maddesinde belirtilmektedir.
Anlaşmalar, yukaridaki esaslara
göre yürürlüge girdiginde kanun kuvveti kazanmakta olup, bunlar hakkinda
Anayasaya aykirilik iddiasi ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamamaktadir.
Çifte vergilendirmeyi önleme
anlaşmalarindan kimler yararlanabilir?
Anlaşma hükümleri Türkiye’de veya
Anlaşmaya taraf olan diger Ülkede yerleşik gerçek kişi ile kurumlara
uygulanmaktadir. Bu bakimdan, anlaşma hükümlerinden yararlanmak
isteyenlerin o ülkede yerleşik olduklarini
kanitlamalari gerekmekte olup, bunun için yerleşik olduklari ülkenin yetkili
makamlarina yazili olarak baş vurup “mukimlik belgesi”
almaları gerekmektedir.
Anlaşmalarda Türkiye için yetkili
makam “Maliye Bakanlığı veya onun yetkili temsilcisi” olarak belirtilmiş
oldugundan, mukimlik belgesinin bu kurumdan; diger ülkede yerleşik
olanlar yönünden de Anlaşmalarin Genel Tanimlar’a ilişkin 3
üncü maddenin 1 inci fikrasinda yetkili makam olarak
belirtilmiş kurumlardan söz konusu belgenin alinmasi ve ilgili vergi dairesine
ibraz edilmesi gerekmektedir.
Anlaşma kapsamina hangi
vergiler girmektedir?
Çifte
vergilendirmeyi önleme anlaşma hükümleri gelir üzerinden alinan vergilere
uygulanmaktadir. Bazi anlaşmalarda servet üzerinden
alinan vergiler de kapsama dahil edilmekle birlikte,
halihazirda Türkiye’de gerçek anlamda bir servet vergisi
uygulanmadığından ülkemiz yönünden uygulama imkanı bulunmamaktadır.
Bununla birlikte gelecekte bu tür bir vergi ihdas olunduğunda servet vergisini
de kapsayan anlaşmaların otomatik olarak uygulanabileceğini hatırda tutmamız
gerekmektedir.
Çifte vergilendirmeyi önleme
anlaşmalarında;
-
Gayrimenkul varlıklardan elde edilen gelirler,
-
Ticari kazançlar,
-
Uluslararası taşımacılık kazançları,
-
Temettü gelirleri,
-
Faiz gelirleri,
-
Gayrimaddi hak bedelleri ( royalty)
-
Değer artış kazançları,
-
Serbest meslek faaliyetlerinden elde edilen gelirler,
-
Ücret gelirleri,
-
Şirket yönetim kurulu üyelerinin elde ettikleri gelirler,
-
Öğretmen ve öğrencilerin elde ettikleri gelirler,
-
Emeki maaşları,
-
Diğer Gelirler olarak düzenlenmektedir.
KARŞILIKLI ANLAŞMA PROSEDÜRÜ
Bu maddede, Anlaşma hükümlerine
aykırı bir vergilemeyle karşılaşan mükelleflerin nereye, nasıl ve ne zaman
başvurabilecekleri düzenlenmektedir.
Türkiye’nin akdettiği anlaşmalar incelendiğinde
bu maddenin genel olarak aynı şekilde anlaşmalarda yer aldığı görülmekte olup,
maddenin ana hatları aşağıdaki dört ana fıkrada belirtilmektedir.
Sözkonusu fıkra, Anlaşmaya taraf Devletlerin bir mukiminin, Anlaşmacı
Devletlerin uygulamalarının kendisi bakımından Anlaşmaya uymayan veya
ileride uymayacak olan sonuçlar yarattığını veya yaratacağını düşünmesi halinde
mukimi olduğu Devlete başvurması gerektiği belirtilmektedir. Bu
başvruda ulusal başvuru usulleri dikkate alınmayacak, vergilemeyle ilgili
sorun ülkelerine göre mukim olunan veya vatandaşı olunan Devletin yetkili
makamlarına iletilecektir.
Bu fıkra Antlaşmaya aykırı düşen bir vergilemeyle karşılaşılması
nedeniyle başvurulan Devletin yetkili makamlarının, gerçektende
Anlaşma hükümlerine aykırı bir vergilemenin sözkonusu olduğunu tesbit etmeleri
halinde, bu sorunu öncelikle kendi çabalarıyla çözmeye
çalışacakları; ancak, başvurulan Devletin tek başına bu haklı
isteği yerine getirilmesi durumunda diğer devletin yetkili makamlarıyla
da karşılıklı anlaşma yoluna giderek sorunu çözmeleri belirtilmektedir.
Fıkra 3
Fıkrada, Anlaşmaya taraf Devletlerin, anlaşmanın yorumundan ve
uygulanmasından doğan güçlükleri ve şüpheleri ortadan kaldırmak için
karşılıklı anlaşma yöntemlerine başvuracakları ve Anlaşmada kavranmayan
olaylarda kendini gösterebilecek olan çifte vergilendirmeyi
ortadan kaldırmak için de birbirlerine danışabilecekleri
belirtilmektedir. Böylece, herhangi bir kişinin başvurusu olmaksızın da
gerektiğinde yetkili makamlar birbirleriyle haberleşebilmektedirler.
Fıkra 4
Anlaşmaya taraf Devletlerin yetkili makamlarının karşılıklı
anlaşmaya varabilmek için doğrudan haberleşebilecekleri belirtilmektedir.
Vergi
anlaşmaları kapsamlı ve özenle oluşturulan hükümlerine rağmen, uygulama
aşamasında öngörülmeyen hususunda ortaya çıkabilecek
sorunları ve karşılanılabilecek durumları tam olarak kapsayamamakta;
taraf devletlerin görüş ayrılığına düşebilecekleri hususları kavrayamamaktadır.
Uyuşmazlığa düşülen ve taraf
devletlerin vergileme hatası yapabilecegi başlıca hususlar şunlardır.
-
Belli olayların oluşumuna ve koşulların gerçekleşmesine ilişkin
değerlendirmedeki fikir uyuşmazlıkları;
-
Anlaşmadaki terimlerin yorumuna ilişkin uyuşmazlıklar;
-
Anlaşmaların düzenleyemediği hususlara ilişkin uyuşmazlıklar;
- Bağlı işlemlere ilişkin emsal
fiyatların tesbitine ilişkin uyuşmazlıklar,
Yukarıda belirtilenler ve bunlara
benzer nedenlerle taraf devletler arasında uyuşmazlığa düşüldüğünde, uyuşmazlık
konularının nasıl çözüleceğine ilişkin olarak vergi anlaşmalarında, model
anlaşmalarına uygun şekilde karşılıklı anlaşmayı esas alan belli hükümlere yer
verilmiştir.
Model anlaşmalarında “ Karşilikli Anlaşma Usulü” başligi altinda düzenlenen uyuşmazliklari
giderici hükümlere, Türkiye’nin taraf olduğu bütün anlaşmalarda yer
verilmiştir.
Türk Vergi Anlaşmalarındaki
Karşılıklı Anlaşma Usulüne İlişkin Düzenlemeler:
a)
Belli olayların Oluşumuna ve Koşulların Gerçekleşmesine İlişkin Değirlendirme
Farklılıklarıyla İlgili Hükümler:
Taraf olduğumuz bütün anlaşmalarda,
olay temeline dayalı uyuşmazlıkların çözümü için karşılıklı anlaşmaya
başvurulması öngörülmüştür.
Buna göre, vergi mükellefleri,
kendileri hakkında akit devletlerden birinin ya da her ikisinin yaptığı
ya da yapacağı vergilendirme işleminin, anlaşma hükümlerine aykırı olduğu
kanısına varırsa, iç hukuktaki mürücaat hükümleriyle bağlı kalınmaksızın,
durumu mukimi olduğu akit devletin yetkili makamlarına bildireceklerdir.
Sözkonusu makam, itirazı haklı bulmakla birlikte, kendisi tatminkar bir çözme
ulaşamadığı takdirde, anlaşmaya ters düşen vergilemeyi gidermek ya da önlemek
amacıyla, diğer akit devletin yetkili makamlarıyla karşılıklı anlaşmaya
gidecektir.
Anlaşmalara aykırı vergilendirmeyle
karşılaşılan sorunu ne kadarlık bir süre içinde mukim oldukları
(ayırımcılıkla karşılaşılması durumunda vatandaşı oldukları) devlete intikal
ettirecekleri hususu Türkiye’nin akdettiği anlaşmalar incelendiğinde farklılık
gösterdiği anlaşılmaktadır.
Anlaşma hükümlerine ilişkin hatalı
uygulamalarla ilgili olarak, ayırımcı muamele ile karşı karşıya
kalan akit devlet vatandaşlarının, karşılıklı anlaşmaya gidilmesi için sadece
mukim olunan devlete değil aynı zamanda vatandaşı bulunduğu devlete de başvuru
yapabilme olanağı, taraf olunan Tunus, Finlandiya, Hollanda, Belçika, K.K.T.C.,
Fransa, İsveç, İtalya, Danimarka, Japonya, Macaristan ve B.A.Emirlikleri
dışındaki anlaşmalar da bulunmaktadır.
Hatalı vergileme muamalesine maruz
kalan mukim ya da vatandaşın, karşılıklı anlaşma talebinde bulunabilmesi için
kimi anlaşmalarda herhangi bir süre sınırlaması bulunmamaktadır. (Avusturya,
Norveç, Kore, Ürdün, Almanya, Romanya, Pakistan, İngiltere, Hollanda,
Finlandiya K.K.T.C., Fransa, Japonya, İsveç, Macaristan ve B.A.Emirlikleri ).
Tunus Anlaşmasında, başvuru süresi için taraf devlet mevzuatına atıfta
bulunmuştur.
İtalya Anlaşmasında başvuru süresi iki
yılla, Belçika ve Danimarka anlaşmalarında Türkiye’ye yapılacak
başvurular için VUK’na uygun şekilde bir yil ve beş yillik süreler
öngörülmüştür.
Vergi mükellefleri hakkinda yapilan
vergisel işlemlerle ilgili hatalarin düzeltilmesine dair hükümler Türk vergi
mevzuatinda VUK’nun 116-126’ncı maddelerinde ele alınmıştır.
VUK’nun 116’ncı maddesinde tanımı
yapılan vergi hatalarının kapsamı 117’nci (hesaplama hataları) ve 118’inci
(vergilendirme hataları) maddelerinde açıklığa kavuşturulmuş; düzeltme talebinin
nasıl ve hangi usule göre yapılacağı hususlar ise 119-125’inci maddelerde
düzenlenmiştir.
Sözkonusu kanunun 126’ncı
maddesinde de, düzeltme talebinde bulunmada dikkate alınacak zamanaşımı
sürelerine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
Mükelleflerin karşılaştıkları vergi
hatalarının meydana çıkarılması ve düzeltilmesine ilişkin vergi mevzuatındaki
yukarda belirtilen hükümler, vergi anlaşması yapılan devletin mukimi
durumundaki dar mükelleflerle ilgili uyuşmazlıklarda titizlikle ele alınmalıdır.
Zira, vergi anlaşmalarında düzenlenen konularla ilgili uyuşmazlıkların
giderilmesine , anlaşmanın amir hükmü iç hukuki düzenlemelerin önüne
geçecektir.
b)
Anlaşmalardaki Terimlerin Farklı Yorumlanmasıyla İlgili Hükümler:
Vergi anlaşmalarımızda, anlaşma
metninde yer alan terimlerin yorumlanması ve uygulanması bakımından taraf
devletlerin uyuşmazlığa düştükleri hususlarla ilgili olarak da, karşılıklı
anlaşma yoluylada sorunun çözüme kavuşturulabilme imkanı tanınmıştır.
Türkiye’nin taraf olduğu
anlaşmalarda, yorum ve uygulama farklılıklarıyla ilgili uyuşmazlık konuları
anlaşma metninde yer almamaktadır. Ancak, Fransa ve
Almanya anlaşmalarında, bu türde
yorum farklılıklarının ortaya çıkacağı konulardan
bazıları (işyerine atfedilecek kazançların tesbiti, bağımlı
işletmelerdeki fiyatlandırma hususu gibi) ilgili madde metninde
ayrıca belirtilmiştir. Belçika Anlaşmasında ise, anlaşma hükümlerinin
uygulanması için gerekli idari önlemleri alma ve kanıtlayıcı belgeler hususunda
karşılıklı anlaşma yoluna gidebileceğine ilişkin özel hükümlere yer
verilmiştir.
c)Anlaşmaların Düzenlenmediği
Hususlarla İlgili Hükümler:
Avusturya, Norveç, Ürdün, Pakistan,
İngiltere, İtalya ve Belçika anlaşmaları dışındaki bütün anlaşmalarımızda
anlaşmalarda düzenlenmeyen hususlarla ilgili hükümlere yer verilmiştir.
Yetkili
makamlar, anlaşmada çözüme kavuşturulmamış durumlarda kaynaklanan çifte
vergilendirme problemlerinin ortadan kaldırılması için birbirleriyle görüşerek
anlaşmaya varacaklardır.
BİLGİ
DEĞİŞİMİ
Genel İlkeler:
Çifte vergilendirmeyi önleme
anlaşmalarının bir diğer amacı da “uluslararası vergi kaçakçılığı ve vergiden
kaçınma”ya engel olmaktır. Bu amaçla çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması
akdetmeyi planlayan ülkeler, bu amaçlara ulaşabilmek için bilgi değişimini
içeren hükümleri Anlaşma kapsamına almaktadır.
Anlaşmalarda “Bilgi Alışverişi” başligiyla yer alan maddede genel olarak Akit
Devletlerin hangi hallerde bilgi degişiminde bulunacaklari, elde edilen
bilgilerin kimlere verilecegi ve bilgi degişiminin sinirlari ele alinmaktadir.
Buna göre, Anlaşmaya taraf olan Develetler:
- Iki Devlette faaliyet
gösteren tam ve dar mükelleflerin işlemeleri;
- Diger devlette sahip olunan
varliklar ve bunlarin elden çikarilmasi;
- Merkez ile işyeri veya ana
şirket ile yavru şirketler arasinda gelir tahsiline ilişkin bilgiler;
- Bagli işletmeler arasindaki
taransfer fiyatlandirmasi ve vergi matrahinin hesaplanmasinda
tarnsfer fiyatlarinin yerine kullanilacak emsal fiyatlarin belirlenmesi;
- Karşi ayarlamalar söz
konosu oldugunda bilgi aktarimi; ve
- Akit Devlet mukimlerinin üçüncü
devletler araciligiyla yaptiklari işlemler, bu Devletlerden elde
ettikleri gelirler,
gibi konularda bilgi
degişiminde bulunarak çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmalarinin
hükümlerinin yürütülmesini kolaylaştirmak- tadir.
Maddelerin genel ilkelerinden söz etmek gerekirse;
Maddenin birinci paragrafinda hangi durumlarda bilgi degişiminin bir
zorunluluk olarak kendini gösterecegi belirtilmiştir. Kendisinden bilgi talep
edilen ülke hangi durumda bu bilgileri temin etmek zorundadir.
Madde burada, amaçtan hareket etmek suretiyle bir belirleme yapmiştir.
Buna göre:
-Anlaşmanin uygulanmasi bakimindan gerekli olan bilgiler,
-Anlaşma hükümlerine aykiri olmayacak şekilde iç mevzuat hükümlerinin
uygulanmasi için gerekli olan bilgiler, kendisinden bilgi talep edilen ülke
tarafindan karşilanmak zorundadir.
Ayrica bu paragrafta elde edilen bilgilerin kimler tarafindan hangi amaçla
kullanilabilecegi ve hangi durumda kimler tarafindan kamuya açiklanabilecegi
belirtilmiştir.
Öncelikle elde edilen bilgiler, ülke içinde vergi ile ilgili olarak elde
edilmiş bilgilerin tabi oldugu gizlilik kurallarina tabi olacaktir.
Ikinci olarak elde edilen bilgiler sadece anlaşmaya konu olan vergilerin
tarhinda, tahsilinde icra yolu ile alinmasinda, vergi süreleri ile ilgili
takiplerde ve vergi ile ilgili konularin yargida sonuçlandirilmasinda
kullanilabilecektir.
Ayrica birinci paragraf uyarinca elde edilen bilgiler, yargilama sirasinda
yargi kararlarindia yer almak suretiyle kamuya açiklanabilecegini
öncelikle belirtmiştir.
26 nci maddenin ikinci paragrafi
ise sinirlama getiren bir düzenlemedir. Birinci paragraf uyarinca bilgi
verme yükümlülügünün dogdugu bazi durumlarda kendisinden
bilgi talep edilen ülkenin bu bilgileri verme yönünde zorlanmayacagi
belirtilmektedir. Buna göre, bilgi talep eden ve kendisinden bilgi talep
edilen her iki ülkenin mevzuatina ve idari yöntemlerine uymayacak
şekilde idari önlemler alma zorunlulugu bulunmamaktadir. Ayrica her iki ülkenin
iç mevzuat ve normal idari uygulamalari konusunda da bir
zorlama söz konusu olmayacaktir.
Maddenin Uygulanmasinda Yorum
Sorunlari:
Öncelikle birinci
paragrafin uygulanmasinda gündeme gelebilecek bir sorun: Anlaşma
hükümlerinin uygulanmasi veya iç mevzuat hükümlerinin uygulanmasi
bakimindan gerekli olan bilgiler ifadesi ne anlama gelmektedir. Gerekli olup
olmadigini nasil belirlememiz gerekir?
Burada sorun bilgi isteyen ülkenin zorunlu veya gerekli gördügü bilgileri
kendisinden bilgi istenen ülkenin zorunlu veya gerekli görmesi durumunda ortaya
çikabilecektir. Bazi ülkeler gerekli olan ifadesi yerine uygun olan
ifadesini kullanmaktadirlar. Burada bence önceligin bilgi talep eden ülkeye
verilmesi gerekir. Zira bilgilerin talep edilen ülke koşullari içinde ne derece
zorunlu veya gerekli oldugu yine bu ülke tarafindan en iyi
degerlendirilebilecektir. Bu bakimdan bilgi temin edecek ülkenin bilgi
degişimini olumsuz yönde etkileyecek şekilde konuyu irdelemesi pek de
dogru olmayacaktir.
Birinci paragrafin uygulanmasi bakimindan ortaya çikabilecek diger bir önemli
sorun hangi vergilerle ilgili bilgi degişiminin yapilacagi ile ilgili olabilir.
Fikra bilgilerinin hem anlaşma kapsaminda, hem de
anlaşma kapsaminda olmayan vergiler bakimindan kullanilabilecek nitelikte
olmasi durumunda bilgi degişimi yapilabilir mi? En son model
anlaşmada bilgi degişiminin bütün vergileri kapsayacagi
yönündeki degişiklikten sonra bunun pek önemi kalmamaka birlikte, mevcut
anlaşmalar bakimindan önemi devam etmektedir. Az önce
belirtilen soru yani hem KDV hem de gelir üzerinden alinan vergiler
bakimindan ihtiyaç duyulan bir bilgi ise diger amaçlarla kullanilabilir
olmasinin bir önemi yoktur.
Bu anlaşmada dogal olarak
diger bir sorun kendisini göstermektedir. Peki elde edilen bilgiler anlaşmanin
kapsamadigi vergiler veya vergi ile ilişkisi bulunmayan diger hususlar bakimindan
kullanilabilecek midir? Buna verilecek yanit ise hayirdir. Maddi hükmü
buna izin vermemektedir.
Yine birinci paragraf ile ilgili
diger bir sorun elde edilen bilgilerin vergi uygulamalari ile ilgisi bulunmayan
ancak idari faaliyetlerin gözetim ve denetimi ile yükümlü olanlara aktarilip
aktarilmayacagi ile ilgilidir. Model anlaşmanin yorumunda bunun mümkün olmadigi
belirtilmiş, bu yönde uygulama yapmak isteyen ülkelerin anlaşmalarinda bunu
özellikle belirtmeleri gerektigi ifade edilmiştir.
Diger bir başka sorun bilgilerin
yargi süresi içinde veya yargi kararlarinda kamuya açiklanmiş olmasi durumunda
diger vergiler veya vergi ile ilgisi olmayan hususlar bakimindan bu
açiklamanin bilgilere atifta bulunulmak suretiyle bu bilgilerin kullanilip kullanilmayacagi
ile ilgilidir. Buna verilecek yanit, evet açiklanmiş olan bilgiler anlaşma
kapsaminda olmayan vergiler veya vergi ile ilgisi bulumayan hususlardir.
Böylece bir endişe ile ilgili
olarak birkaç örnek verecek olursak;
Kendisinden bilgi istenen devlet
sagladigi bilgilerin politik kovuşturma amaciyla kullanilmasindan endişe
edebilir. Veya sagladigi bilgilerin kendi iç hukuk düzeninin dayandigi ilkeler
veya uluslararasi genel kabul görmüş hukuk ilkelerine aykiri bir şekilde
kullanilmasindan endişe edebilir.
Istek Üzerine :
Istek
üzerine yapilan bilgi degişiminde bilgi talebinin belli başli bir olayla
ilişkisi olmasi gerekmektedir. Ayrica bilgiyi talep edenin talep
ettigi bilgi için, kendi olanaklarinin hepsini kullanip bir sonuca
ulaşamamiş olmasi gerekir.
Otomatik
Bilgi Degeşimi
Bu
tür bilgi degişimi tek bir olayla ilgili degil, özellikle kaynak ülkelerden
yapilan ödemeleri ve bu ödemeler üzerinden kesilen vergileri içermektedir.
Bu bilgiler sistematik olarak rutin bir şekilde gönderilebilir. Bu bilgilerin
gönderilebilmesi tabi ki vergi idaresinin bu bilgileri toplayarak
bir sisteme sahip olmasina baglidir.
Spontane
(Kendiliginden-Istek Olunmaksizin) Bilgi Degişimi
Bu
daha çok anlaşmaya taraf ülkelerden birisinde yapilan vergi incelemesi
sirasinda diger ülke bakimindan yararli olabilecek bilgilerin tümü diger
ülkeye aktarilmasi şeklinde cereyan eden bir bilgi degişimidir.
Tüm
bu degişim şekillerinin yani sira başka bir takim karşilikli
yöntemleride uygulanabilir. Bunlardan birisi eş zamanli vergi
incelemesidir. Anlaşmaya taraf olan ülkeler her iki ülkede de faaliyeti
bulunan mükelleflerle ilgili olarak eş zamanli vergi incelemesinde
bulunabilirler. Bu uygulamada bir takim güçlükleri olan bir yardimlaşma şekli
olmakla bereber özellikle transfer fiyatlandirmasi ile ilgili olabilecek
incelemeler bakimindan her iki ülke ve vergi mükellefi bakimindan yararli
sonuçlar dogurabilmektedir.
Diger
bir yardimlaşma şekli anlaşmaya taraf olan ülkelerden birisinde inceleme
yetkisi bulunan kişilerin diger ülkede bilgi talebi ile
ilgili görüşmelere veya incelemelere katilabilmesi şeklinde cereyan
edebilmektedir. Bu yardimlaşma şekli çogu zaman ülkelerin iç mevzuatlari çerçevesinde
mümkün olmayabilmektedir.
Bilgi
degişiminde en önemli faktör zamandir. Diger önemli bir faktör ise
etkinliktir. Bu iki faktörün iyi bir şekilde kullanilabilmesi ülkeler
arasindaki bilgi degişiminin bu ülkeler tarafindan genel kabul görmüş formatlarla
yapilmasi çok önemlidir. OECD’nin bunu sağlamaya yönelik olarak hazırladığı bir
rehber nitelikteki çalışması bulunmamaktadır. Bu çalışmalar, bilgi değişiminde
yazışma formatı ve bilgisayar ortamında otamatik bilgi değişimi için formatı
içermektedir.
Pratik
problemler:
Uygulamada
problemler bilgi değişimi talebinin hangi unsurları içermesi gerektiği
ile ilgili olarak kendini gösterebilmektedir. Bilgi talebi gerekli ve yeterli
açıklıkta olmadığı durumlarda gereksiz yazışmalar ve zaman kayıbı ortaya
çıkmaktadır. Böyle bir sıkıntıya yol açmamak bakımından bilgi talebinde:
-
anlaşmanın ilgili maddesine atıfta bulunmak
-
vergi mükelleflerinin isim ve adresi
-
bilgi değişimi ile ilgili yabancı kişi, kurumun
v.s. isim ve adresi
-
vergi mükellefi ile bu kişi, kurum v.s. arasındaki ilişki
-
backround bilgi
-
ilgili olduğu vergi
-
incelemesi yapılan yıl
-
istenilen bilginin ne olduğu
-
istenilen bilginin vergisel önemi
-
cevaba ne kadar acil olarak ihtiyaç duyduğu
-
bilgi talep eden ülkede incelemenin hangi safhada olduğu
Pratikte karşılaşılan diğer sorun tercüme sorunu :
-
Talep edilen bilgileri tercüme edecek kişi
-
Talep edilen bilgilere ek olarak fatura veya benzeri dokümanlarda yer alan
bilgilerin tercüme edilmesi
Pratikte karşılaşılan diğer bir sorun:
- Bilgi araştıracak biçimde çalışanların yurtdışı bilgi
taleplerini .......... doğru olarak öncelik tanıması sonucu oluşan
gecikmeler.
Vergi anlaşmalarının başlıca iki
önemli işlevi bulunmaktadır. Birinci işlevi, uluslararası çifte vergi
problemini önlemek; ikinci işlevi de, vergilemeye ilişkin taraf devlet
mevzuatlarını birbirleriyle uyumlu hale getirmek suretiyle vergi
mükelleflerinin vergi kaçırmasının ya da vergiden kaçınmalarının önüne
geçmektir.
Vergi anlaşmalarının yukarıda belirtilen işlevlerini; özellikle vergi
kaçırma ve vergiden kaçınma sorunlarının üstesinden gelme işlevinin
yerine getirilmesinde, taraf devlet yetkili makamları arasında mükelleflerle
ilgili bilgilerin karşılıklı olarak birbirlerine iletmesine bağlıdır.
Bundan dolayı, bilgi değişiminin kapsamına ve nasıl yerine getirileceğine
ilişkin devletler arasında yoğun çalışmalar yapılmış, OECD ve BM Model
Anlaşmalarında da konuyla ilgili hükümlere yer verilmiştir.
Vergi idareleri arasında gerek tahsilat ve gerekse diğer konularda
yapılacak yardımlaşmalar ve bilgi değişimi konusu çok geniş bir alana sahiptir.
Nitekim, verginin tahakkukundan tahsiline değin yapılacak işlemler ve bilgi
almaya dönük Türk mevzuatındaki düzenlemeler burada sayılmayacak
kadar çok madde başlığı altında hüküm altına alınmıştır. Vergi uygulamacıları
ve özellikle vergi inceleme elemanları açısından, VUK’nun
7.nci kısmındaki vergi incelemelerine ve bilgi toplamaya ilişkin
hükümlerin uygulanması sırasında, vergi anlaşmalarındaki bilgi
değişimine ve idari yardımlaşmaya ilişkin hükümler özel bir önem
taşımaktadır. Zira vergi kaçakçılığına ve vergiden kaçınmaya yönelik
çalışmalarda, elde edilmesi mümkün bilgilerin ülkeler arasında akışının
sağlanmasının büyük önemi bulunmaktadır. Bundan dolayı, bilgi akışının devlet
yetkili makamları arasında hangi sınırları içinde ve ne şekilde yerine
getirilmesine dair anlaşma hükümlerinin bilinmesinde fayda bulunmaktadır.
Türk Vergi Anlaşmalarında Bilgi Değişimine ve İdari
Yardımlaşmaya İlişkin Hükümler:
a) Bilgi Deiğişimine İlişkin Hükümler:
Taraf olunan vergi anlaşmalarının hepsinde bilgi
değişimine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Bilgi değişiminin kapsamına,
taraflarına, sınıflarına ve işleyişlerine ilişkin genel hükümler aşağıdaki
şekilde düzenlenmiştir.
aa) Bilgi Değişiminin Konu ve Kişiler Açısından
Kapsamı
Bilgi değişiminin kapsamına, anlaşma hükümlerinin
yürütülmesine ilişkin gerekli olan bilgiler ile, bu anlaşmaya uyumsuzluk göstermediği
sürece, anlaşma kapsamına giren vergilerle ilgili iç mevzuat hükümlerinin
yürütülmesi için gerekli olan bütün bilgiler girmektedir.
Hakkında bilgi alınabilecek kişiler, anlaşmaların ilk
maddesinde, belirtilen taraf devletlerin mukimi olan kişilerdir.Ancak,
Pakistan, Hollanda, Fransa, Belçika, İsveç, İtalya ve Danimarka anlaşmalarında,
bilgi değişimine konu olacak kişilerin kapsamı genişletilmiş, mukim olmayan
kişiler açısından da bilgi değişimi yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.
Bilgi değişimi yoluyla bir akit devlet tarafından edinilen
bilgi, sadece anlaşmanın konusuna giren vergilerin tahakkuku, tahsili,
cebri icrası, cezası, şikayet ve itirazlarına bakılması ile ilgili makam ve
kişilere verilebilecektir. Ancak adli makamlar ve idari kuruluşlar
da bu kapsama girmektedir. Bu kişi ve kurumlar, edindikleri
bilgileri, sadece anlaşmalarda öngörülen amaçlar çerçevesinde
kullanabileceklerdir. Edenilen bilgilerin mahkeme duruşmalarında veya
adli kararlar alınırken de kullanılması mümkündür. Ancak, bu husus
Avusturya, Norveç, Kore, Ürdün, Almanya, Hollanda ve Japonya anlaşmalarında yer
almaktadır.
ab) Bilgi Değişiminin Sınırları
Bilgi değişimi vesilesiyle edinilen bilgi, akit devletlerin
iç hukuk düzenlemeleri çerçevesinde elde edilen bilgiler gibi gizli
muamele görecektir. Dolayısıyla, bilgi değişiminin tarafları, birbirleri
nezdinde, anlaşma hükmü gereği gizlilik hususunda güven
uyandırmalıdırlar. Aksi taktirde, bilgi değişiminin sıkı uygulandığı devletçe,
diğer devlete verilecek bilgiler açısından beklenen akış aksayacaktır.
Bir akit devletin diğer akit devlete bilgi vermesi, aynı
bilginin talepte bulunan devletin ulusal yasaları ve idari uygulamaları altında
bu devlette de elde ediliyor olması koşuluna bağlıdır.
Anlaşmada getirilen bilgi değişimi kuralları, hiçbir
durumda, bir akit devlitin ticari, sınai, mesleki sırrı veya ticari işlemi
açıklayan bilgileri ya da açıklanması kamu düzenine aykırı düşen bilgileri
sunma yükümlülüğü altına sokacak şekilde yorumlanmayacaktır.
ac) Bilgi değişiminin işleyişi:
Bilgi değişimi esas olarak istek üzerine
gerçekleştirilecektir. Bu durumda, akit devletlerden birinin yetkili makamı,
belirli bir durum hakkında diğer akit devletten bilgi talep etmek isterse, önce
kendi ulusal usulleri çerçevesinde ulaşılabilecek olağan kaynakları tüketecek
ve ancak bundan sonra diğer akit devlete başvuracaktır.
ad) Vergi İncelemesinde Gözlemci Bulundurma:
Türk vergi anlaşmaları içinde sadece Belçika
Anlaşmasında yer alan bu hükme göre, gerek Belçika Krallığı’nın, gerekse
Türkiye Cumhuriyeti’nin yetkili makamları bir diğerinden, kendi temsilcilerinin
diğer devlette yürütülecek bir vergi incelemesinde hazır bulunmasını talep etme
hakkına kavuşturulmaktadırlar.
Kendisine müracaatta bulunulan devletin, bu incelemenin
tabi olacağı usulleri ve buna katılma şartlarını istediği gibi tayin etme
hakkı aynen devam etmektedir, Böylece diğer devletin, gerek bu anlaşma
hükümlerinin, gerekse iç mevzuat hükümlerinin uygulanması dolayısıyla ihtiyaç
duyduğu bilgileri kendi elemanları vasıtasıyla doğrudan temin etme imkanı
yaratılmış olmaktadır.
b)Tahsilata İlişkin İdari Yardımlaşma:
OECD ve BM Modellerine idari yardımlaşmaya ilişkin
herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Buna karşılık geliştirilen Türk
anlaşma modellerinde, tahsilat bakımından vergi idareleri arasında yardımlaşma
yapılmasına ilişkin özel bir hükme yer verilmiş ve bu hükümler taraf olunan
Norveç, Ürdün, Romanya, Belçika, K.K.T.C. ve Danimarka anlaşmalarında, anlaşma
metni kapsamına dahil edilmiştir.
>> Duyurulardan haberdar olmak için E-Posta Listemize kayıt olun.
>> Uygulamalı Enflasyon Muhasebesi (171 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> SGK Teşvikleri (150 Sayfa) Ücretsiz E-Kitap: hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Apple Store 'dan hemen indir.
>> MuhasebeTR mobil uygulamasını Google Play 'den hemen indir.